Günün Ve Geleceğin İnsanı

Günün Ve Geleceğin İnsanı

Toplumu oluşturan bireylerin çoğunun düşünce yapısı genellikle “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir!” diyerek teknolojiye ayak uydurmaya çalışan bazen de farkında olmadan kalbimizin bile inanıp uyduğu “Bu işte çok para var.” deyip paranın çokluğuna aldanan ve araç gibi maddiyata dayanan şeylerden yana tercihini kullanan bazen de ürünün parlaklığına inanmıyormuş gibi duran Aman “Çocuklarımın geleceği için” deyip “Kendim için istiyorsam namerdim” diyenlerden oluşan toplum…
Yıllar ilerliyor insanlar, gündem değişiyor ve modern dünyadaki bu değişmeden en çok etkilenen insan olmakla birlikte aklı bulanıyor ve karıştırılıyor. Fazla bilgiye maruz kalanlar ve geçmiş ile gelecek ile bir bağ kuramadan gündemin esiri oluyor ne yazık ki…
Bana göre Zamanın üç hali vardır derler mazi, geçmiş ,şimdi ve gelecek hal böyle olunca gelecek düşünülmeden her şey o anın gündemine bırakılıyor…
Bazen Çok çalışıyorsanız tatile gitmek arzusunun büyüklüğü derken kavuşma ümidiyle dolu.
Az çalışan bir kitledeyseniz bu arzularının çokluğundan mahrum kalma evresindesiniz… Çünkü; Hedeflere Koşar adımlarla adımlar boş duruyorsa da hedefler ayağınıza geldiğinde huzura erecektir.
Harıl harıl çalışmayı da kös kös oturmayı da bırakacak hayattan aldığını alacak sonraki ömrünü “kendini gerçekleştirmiş” olarak yaşayacaktır.
Günün insanı işte o ana yani şimdi neticesinde dünyayı ilgilendiren görevlerini tamamlamaya yine devam edecektir.
Günün insanına “ömrü konforlu bir tatil gibi geçirecek olursa, nasıl bir hayat sürmek istediği sorularsa belki de bir avukat bir doktor olacağım diyecek ve o anlamda kendini yetiştirecektir.
Bu nedenle çalışmaya ara verilen zamanlara bakmak lazım. Günün insanı günlük işlerden uzak kaldığında, mesela neler yapıyor? Hep ertelediği işleri hatırlıyor mu? Hafta sonu çalışma saatlerinde nasıl bir tat alıyorsun yada hayatın içindeki yük sana neleri arzulatıyor?

Hayal edilen Tatiller hep planlanan emeklilik hayatı için mi geçerli oluyor ?
Tatiller zaten insanlar için “Çalışmaya mecbur olmasam “diye tarif edilen zaman dilimleri değil mi? Gününü gün eden eğlence zamanlarında çalışma mecburiyeti hisseden iş kolik insanlar hayatın kırıntılarını fark eder mi? Yada kendi için ne yapar?, Tatil firmaları insanlar için bir kaçış tedavisi mümkün olmayan bir hastalıklardan kurtarmasıdır.…
Günlerden son gün bir gününüz olsa sizin için bağlayıcı özelliği olan tek şey nedir? Diye sorulsa diğer günlerden, diğer anlardan hesap sorulmayacağını mı düşünüyorsunuz?
Hayatın her anı önemli kıymetli olup Son nefese kadar dikkat çeken detaylar olması gerekiyor. Anlık bir dikkatsizlik, bazen bir saniyelik gecikme, anlık zevkler. hayat ırmağına düşen zehir damlaları olabiliyor bütün hayatımızı tamamen yıkar.
Ve yıkılan beden hayatında olup biteni bir çırpıda hatırlamak ister.
Günün insanının ‘dünün insanı’ olarak gördüğü yarının insanı da var, sonsuz yarını hatırından çıkarmayan. Belirli günlere belirli mesafede duran. Ona göre her gün anneler günüdür. O meselâ her günün kıymetini bilir
Gününe değer veren Güne başlarken bile bilinmezi merak eder, gün doğmadan uyanır. Biraz önce ağlamışsa ve şimdi gülmesi gerekiyorsa bunu hiç belli etmeyen bir çocuk gibi anı yaşar. Bu hususta çocuksu bakışını muhafaza ederken her şeyin hemen olmasını arzu etme konusunda adamsı bir bakış açısına ulaşmıştır. Şükrün yanına sabrı da koymuştur.
Hayatta Dört şeyi kedine ve hayatına kazandıran lüksü kazanacaktır.
“Hiç vaktim yok!” diyen, şu erteleme işini öğrenmeye bir vakit ayırsa şimdinin gücünü kavrayacak da hiç vakti yok. Ne yazık ki…
Şimdinin ise şimdiden fark edilmesi gereken üç gücü var: Dünün telafisi ve bugünü kurtarma çabası…

shifir