Evlilikler Ve Boşanmalar
Günümüzün sorunları artan boşanmalar ve aile ortamını yaratamamak Ailelerin aile olmakta en çok zorlandığı dönemlerden birini bu dönemde yaşarlar. Her geçen gün yükselen boşanma rakamları bir yana, herkesin en yakınlarından gördükleri ve duydukları boşanma olayları aileler ile ilgili bildiğimiz birçok şeyin temelden değiştiğini gösteriyor. Üstelik boşanmalar ailelerle ilgili sadece buz dağının görünen kısmıdır… Günümüzde aile içi şiddetten cinayete kavgalardan küslüklere kadar temelde görünmeyen ama üstünde bir kaç katı büyük bir dağ daha vardır.
Mutluluk yuvası olması gereken evlerimiz artık mutsuzluk hücresi gibi algılanmaya başlanmış ve bunun sonucunda da eve gitmemek için kimi işte kaldığı süreyi uzatmaya kimi kendine yeni işler bulmaya kimi her gün arkadaşlarıyla buluşmaya başlamış olup bahanelerle eve gitmek zorunda kalanlar da evdeki bütün vakitlerini televizyon izlemek, yemek ve uyumak üzerine kurup ailesiyle mecburi bir kaç söz dışında konuşmayı bırakır duruma gelmişlerdir.
Eminim ki evli çiftler bu noktaya bir anda gelmiyor. Evliliğin ilk günleri, ilk ayları farklı, sonrakiler farklı oluyor. İlk aylarda eşlerin birbirlerine gösterdikleri sevgi, anlayış, hoşgörü ve fedakarlık süreç içerisinde kaybolup gidiyor. Sürecin sonunda ise aynı evde yaşayan ancak paylaşımları aynı otelde kalan insanlardan çok da farklı olmayan değersiz biri olmaya başlıyor. Ve oturup karşılıklı oturup bir kahve içip sohbet edemeyecek hale geliyorlar…. Bu durumda da boşanma davasına ihtiyaç duyuyor ve boşanma avukatı ile irtibata geçiyor.
Peki İnsanlar Bu Noktaya Nasıl Geliyor?
Hiç şüphesiz burada Tolstoy’un “Anna Karenina” kitabına giriş cümlesi olarak yazdığı “bütün mutlu aileler birbirine benzer ama her mutsuz ailenin kendine özgü bir mutsuzluğu vardır” sözünü aklıma getiriyor.. yine de bu durumda aile içinde nelerin aile olmaktan çıkarıp aynı evi paylaşan yalnız bireyler haline getirdiğini tespit etmeye çalışacağız.
Çiftler evleneyim ama tek kişi gibi takılayım eski hayatım yine devam etsin istiyorlar
Eminim İnsanların evlenmeden önce yaşadıkları ve alışkın oldukları bir hayat standartı ve düzeni vardır. Evlenince ister istemez bu hayat tarzı değişmeye başlıyor ve bu düzen bozulmaya başlıyor.
Yerine evli biri olarak eşleriyle birlikte yeni bir hayat tarzı yeni bir düzen yaratmaya başlıyorlar Ancak günlük yaşamda gördüğümüz genellikle insanlar evlendikten sonra evlenmeden önceki düzenlerini ve alışkanlıklarını değiştirmek istemiyorlar ne yazık ki
Bu düzen karşısında bazen erkek bazen kadın evliliği yük olarak görmeye başlıyorlar.
Özellikle erkekler ve özellikle geç evlenen erkekler o yaşlarına kadar yalnız olarak alıştıkları düzeni evlendikten sonra da devam ettirmek istiyorlar.
Bir kısmı akşamlarının büyük çoğunluğunu dışarıda arkadaşlarıyla geçirmeye alışmışken başka bir kısmı da tek başına bilgisayar veya televizyon başında olmaya alışmış oluyorlar.
Evlendikten sonra eşleri beraber vakit geçirmek istediklerinde ise bir iki defa zoraki de olsa yapılan fedakarlıklar dışında erkekler eski alışkanlıklarına devam etmek istiyorlar Örneğin; Eşlerine yardım etmiyorlar bir kalem i bile yerinden kaldırmak istemiyorlar . Eşleri herhangi bir söz söylediğinde ise dırdır yapmaya başlıyorlar çok sıkıyor ya da olağanüstü bir şey talep ediyor gözüyle bakıp eşlerini suçluyorlar… Halbuki evlilik tek kişilik bir hayat değildir ve insan evlendikten sonra tek kişi gibi hayatına devam edemez. Ne Yazık ki